Ana Menü
Okul Anıları
Hacettepe protez kliniğindeki öğrencilik günlerimizden birinde bir hastadan ölçü almaya çalışıyorum ama ne mümkün. Alginat ölçüyü karıştırıyorum. Ölçü kaşığına koyup tam hastanın ağzına götürürken sertleşiyor. Yenisini karıştırıyorum karıştırma kabında donuyor. Bir yenisini karıştırıyorum kaşığın üzerinde donuyor. Lavabonun kenarında hastanın ağzına götüremeden sertleşip giden alginatlardan bir dağ oluştu. Neden başarılı olamıyorum bir türlü anlayamıyorum. Bir yandan da hocalarımız görecek diye telaş içindeyim. Baktım ölçüyü karıştıramıyorum sonunda kulakları çınlasın Muhittin hocamıza çaresizce durumu anlattım. Manzaraya şöyle bir baktı ve kendinden emin bir şekilde ‘’ ben karıştırıp bir ölçü alayım’’ sen de öğren dedi. Muhittin hocamız başladı alginatı karıştırmaya ama sonuç değişmedi. Alginat karıştırma kabında dondu gitti. Hocamız çok bozuldu tabii ki. Muhittin hocamızın o anda ki halini görmeliydiniz. Tabi ben de gülmemek için kendimi tuttum. Bir iki denemede aynı şekilde sonuçlandı. Daha sonra anlaşıldı kı algınatların tarihi geçmiş ve çoktan bozulmuşlar. Muhittin Hocamızın yanında gülememiştim ama daha sonra olayı arkadaşlarıma anlatırken hep birlikte bol bol güldük.
Bülent Özçağatay HÜDHF-
Okul Anıları
Okulun ilk yılıydı. Çeşitli model çalışmaları yapmak için bol bol alçı döktüğümüz günlerdi ve nedense alçılar sertleştiğinde hep hava boşlukları kalıyordu. Ne yapsam hava kabarcıksız bir alçı hazırlayamıyordum. Bir gün yine laboratuvarda hava kabarcıksız bir alçı dökmeye çalışırken üst sınıflardan bir ablamız bana bir tarif verdi. Önce alçı tozunu bol kabına koy, sonra üzerine su doldur ve bol kabını yere vurmaya başla. Bütün hava kabarcıkları dışarı çıkar ve boşluksuz bir alçı dökersin dedi. Dediğini yaptım. Evet yöntem mükemmel işliyordu. Bol kabını yere vurdukça gerçekten de hava kabarcıkları hiç durmaksızın dışarı çıkıyordu. Vurmaya devam ettim. Ama aradan biraz zaman geçtiğinde yorulmaya başlamıştım. Hava kabarcıkları ise vurdukça çıkmaya devam ediyordu ve bitecekmiş gibi de görünmüyordu. Ama ne de olsa bizden tecrübeli bir ablamız söylediği için sabırla vurmayı sürdürdüm. Ama sonunda yorgunluktan kolumda hal kalmadı. Hava kabarcıkları ise hala suyun içinden yukarı doğru salınarak süzülmeye devam ediyordu. Sonunda süre uzadığı için alçı da bozuldu gitti.
Ablamız beni güzel işletmişti doğrusu.
Bülent Özçağatay 1980-
Okul Anıları
Preklinikte model çeneler üzerinde tam protez yapmayı öğreniyoruz. Yavuz hoca teorisini anlattıktan sonra nasıl diş dizileceğini gösterdi. O günlerde bir yandan kıkır kıkır gülüp bir yandan da Yavuz hocanın nasıl diş dizdiğini görmeye çalışmamızı gözünüzün önüne getirebilirsiniz.
Oturdum dişleri dizmeye başladım. Ama ne mümkün. Örneğin alt kaninin yanına premoları koyuyorum üst dişlerle cusp-
Meğer yavuz hoca dişleri dizerken gerektiğinde kontaklarından filan aşındırırmış. Tabii ben o günlerdeki haylazlığımın içinde neye dikkat etmek gerektiğini bilemediğimden bu ayrıntıyı doğrusu görmemiştim.
Dizdiğim dişlere Yavuz hoca çok gülmüştü…
Bülent Özçağatay 1980-
Okul Anıları
Protez kliniğinden çıktıktan sonraki alandan laboratuar koridoruna döndüğümüz köşeye ölüm kavşağı derdik o yıllarda. Bi gün yine hastalarımdan birine tam protez yapıyorum. Dişli provasını aşamasında kendi kontrollerimi yaptıktan sonra hocalarımızdan birine gösterdim. Bazı yerlerini beğenmediği için düzeltmemi istedi hocamız. Hastayı koltuktan kaldırmadım ve koşarak laboratuvara gittim. Elimden geldiği hızla düzeltmeleri yaptı , hastayı ve hocamı daha fazla bekletmeyeyim diye düşündüğümden koşarak laboratuvardan çıktım. Baraj doldurma ve çalışmaları yetiştirme telaşlarımızı hatırlarsını . İnsan o telaşların içinde adeta kendini kaybederdi öyle değil mi? Neyse, ben de o telaşla koşarak kliniğe yetişeyim derken beklenen sahne gerçekleşti ve benzer bir telaş içinde laboratuvara koşan bir arkadaşımızla ölüm kavşağında çarpıştım. Modeller yerlere uçtu gitti. Dişler ise mısır tanesi gibi etrafa savruldu. Çalışmayı yeniden yapmıştım doğal olarak.
O günden sonra hangi telaş içinde olursam olayım ölüm kavşağını, yavaşça ve dış kulvardan döndüm hep.
Bülent Özçağatay 1980-
Başımdan Geçti
Mesleğin ilk yıllarında 65-
Anlaşıldı ki Sabri Bey amcamız aslında o kadar da aksi ve ters değilmiş meğer. Ben ismini Sabri yerine Basri dedikçe hafiften küsermiş. Ben hemen özürler dileyip gönlünü almaya uğraştım. Tabii ki sonunda barıştık ve yüzü gülerek çıktı muayenehaneden Sabri Bey amcamız.
Bülent Özçağatay 1980-
Okul Anıları
Bir gün Oral Cerrahi dersine girmeyip laboratuarda çalışmaya karar vermiştim. Daha beş dakika geçmeden bir arkadaşım nefes nefese lab.a girdi ve nerdesin sınav var herkes seni bekliyor dedi. Tabii ben her zamanki gırgırlardan biridir diyerek aldırış etmedim. Arkadaşım beni çekiştirerek sınıfa götürmeye çalışınca işin ciddiyetini kavradım. Koşarak sınıfa gittim hemen. Gerçekten sınav başlamak üzereydi. Hocamızdan biraz azar işiterek yerimi aldım. Gençlik işte, nasıl olduysa sınavı unutmuşum. Neyse, artık o halimle çaresiz sınavı tamamladım. Daha sonra notlar açıklandığında ne göreyim. En yüksek notlardan birini almışım. Hiç hazırlanmadığım bu sınavdan yüksek not almam doğrusu dikkat çekmişti. Hocamız Öğün Hanımın manidar bakışlarını hala hatırlarım .
Bülent Özçağatay 1980-
Başımdan Geçti
Mesleğimin ilk yıllarındaydı. Muayenehaneye gelen bir hastamda üst çenede bir yanda 4,5,6 nolu dişler eksikti. Diğer yanda ise kaninden sonra dişsiz sonlanma vardı. Üst çeneye modern protez yapmak gerekecek dedim. Hastam olur dedi. 10-
O günden sonra hastalarım hakkında her hangi bir konuyu
‘’ nasıl olsa biliyorlardır ‘’ diye varsaymayı bıraktım ve her şeyi açıklama yoluna gittim. Başıma gelenler çok iyi bir ders olmuştu.
Bülent Özçağatay 1980-
Okul Anıları
Stajlara başladığımız yıldı. Cerrahi stajının ilk gününde elime bir dosya tutuşturdular. Heyecanla gidip hastayı çağırdım. Şans işte, 5 yaşında bir kız çocuğu çıkmaz mı karşıma. Henüz ne yapacağımı bilmediğimden Ferda Hocamıza durumu anlattım. Dur anesteziyi ben yapayım dişi sen çekersin dedi. Diş uyuştuktan sonra sağ alt çeneden çekim yapmak üzere pozisyonumu aldım. Sol elimin baş parmağı dişlerin arasından içeride olacak şekilde çocuğun çenesini kavradım. O sırada bir çocuğun Dişhekimine ne gibi zorluklar çıkarabileceği konusunda henüz bir fikrim olmadığı için rahat davranıyordum. Fakat bu küçük kız çocuğu daha ilk tecrübemde bana Dişhekimliği yaparken çok dikkatli olmam gerektiğini öğretiverdi hemen.
Parmağımı öyle bir ısırdı kı az kalsın kopuyordu. Çok uğraştıysam da çocuk ağzını açmadı. Parmağımımı ısırmaya devam etti. Durumu farkeden Ferda hoca çocuğun burnunu kapatarak parmağımı kurtarmıştı .
Bülent Özçağatay 1980-
Başımdan Geçti
Bir gün muayenehanede bir hastamın dişlerine porselen kaplamalar yapıyordum. Son randevuda hastam geldi ve bitmiş olan kaplamaları yapıştırmak için hazırlandım. Hastamın geçici kaplamalarını çıkardım ve son kontrolleri birer birer yapmaya başladım. Her şey yolunda görünüyor olduğu için ve çalışma biteceği için seviniyordum. Tam o sırada ne olduysa oldu ve porselen kaplamalardan biri elimden düşüverdi ve bir tarafa yuvarlandı gitti. Önce biraz arandım. Bulamayınca her yeri aramaya başladım. Epeyce aradıktan sonra bulamayacağımı anladım. Hastamın diğer porselenleri yapıştırdıktan sonra özürler dileyerek kaybolan dişin geçici kaplamasını yeniden yapıştırdım. Hastama yeni bir randevu yazdım. Nasıl olsa randevu gününe kadar porselen kaplamayı arar bulurum diye düşünerek hastamı gönderdim.
Bütün hafta muyenehanenin altını üstüne getirmeme rağmen kaplamayı bulamadım. Randevu günü durumu hastama açıkladım. Anlayışla karşıladı ve daha sonra yeni bir porselen kaplama yaptık.
Bulmaya çalışırken bahar temizliği de yapmış gibi olmuştuk. O gündür bu gündür o kaplamanın nereye kaybolduğunu hala anlayamamışımdır.
Bülent Özçağatay 1980-
Okul Anıları
Protez stajında bir hastama protez yapıyordum. Hasta ilk randevuda, gayet ciddi bir havada, bana güzel bir protez yaparsan seni çok memnun edeceğim dedi. Daha sonraki randevularda seni memnun edeceğim demeyi sürdürdü. O günlerde başarılı bir protez yapabilmenin dışında bir şey düşünmüyordum ama bir yandan da hasta seni çok memnun edeceğim dedikçe acaba ne yapacak diye içimden merak ediyordum. Sonunda protez bitti. İyi bir not alarak protezi teslim ettikten sonra hastama geçmiş olsun dedim.
Hastam memnun bir şekilde teşekkür ederek şu sizin dedi ve bir paket bıraktı. Ben de teşekkür edip aldım. Hastam gittikten sonra heyecanla ve merakla pakete açtım.
Paketin içinden bir diş fırçası ile bir diş macunu çıkmıştı.
Bülent Özçağatay 1980-
Başımdan Geçti
Mesleğimin ilk yıllarıydı. Bir gün orta yaşlı bir bey geldi muayenehaneye. Elinde alış-
Tahmin ettiğiniz gibi ikinci randevuya gelmedi hasta. Tecrübesizliğimin sonucunda hem hastanın dişini çekmiş, bir de cebine iyi bir harçlık koymuştum.
Bülent Özçağatay 1980-