www.bulentozcagatay.com

İçeriğe git

Ana Menü

Dişhekimliği

Mizah

 


O
kul Anıları

  Hacettepe  protez kliniğindeki öğrencilik günlerimizden birinde bir hastadan  ölçü almaya çalışıyorum
ama ne mümkün. Alginat ölçüyü karıştırıyorum. Ölçü kaşığına koyup tam hastanın ağzına götürürken sertleşiyor. Yenisini karıştırıyorum karıştırma kabında donuyor. Bir yenisini karıştırıyorum kaşığın üzerinde donuyor. Lavabonun kenarında hastanın ağzına götüremeden sertleşip giden alginatlardan  bir dağ oluştu. Neden başarılı olamıyorum bir türlü anlayamıyorum. Bir yandan da hocalarımız görecek diye telaş içindeyim. Baktım ölçüyü karıştıramıyorum sonunda kulakları çınlasın Muhittin hocamıza çaresizce  durumu anlattım. Manzaraya şöyle bir baktı ve kendinden emin bir şekilde ‘’ ben karıştırıp bir ölçü alayım’’ sen de öğren dedi. Muhittin hocamız başladı alginatı karıştırmaya ama sonuç değişmedi. Alginat karıştırma kabında dondu gitti. Hocamız çok bozuldu tabii ki. Muhittin hocamızın o anda ki halini görmeliydiniz. Tabi ben de gülmemek için kendimi tuttum. Bir iki denemede aynı şekilde sonuçlandı. Daha sonra anlaşıldı kı algınatların tarihi geçmiş ve çoktan bozulmuşlar. Muhittin Hocamızın yanında gülememiştim ama daha sonra olayı arkadaşlarıma anlatırken hep birlikte bol bol güldük.
             Bülent Özçağatay  HÜDHF-1980












  Okul Anıları

  Okulun ilk yılıydı. Çeşitli model çalışmaları yapmak için bol bol alçı döktüğümüz günlerdi ve nedense alçılar sertleştiğinde hep hava boşlukları kalıyordu. Ne yapsam hava kabarcıksız bir alçı hazırlayamıyordum. Bir gün yine laboratuvarda hava kabarcıksız bir alçı dökmeye çalışırken üst sınıflardan bir ablamız bana bir tarif verdi. Önce alçı tozunu bol kabına koy,
sonra üzerine su doldur ve bol kabını yere vurmaya başla. Bütün hava kabarcıkları dışarı çıkar ve boşluksuz bir alçı dökersin dedi. Dediğini yaptım. Evet yöntem mükemmel işliyordu. Bol kabını yere vurdukça gerçekten de hava kabarcıkları hiç durmaksızın dışarı çıkıyordu. Vurmaya devam ettim. Ama aradan biraz zaman geçtiğinde yorulmaya başlamıştım. Hava kabarcıkları ise vurdukça çıkmaya devam ediyordu ve bitecekmiş gibi de görünmüyordu. Ama ne de olsa bizden tecrübeli bir ablamız söylediği için sabırla vurmayı sürdürdüm. Ama sonunda yorgunluktan kolumda hal kalmadı. Hava kabarcıkları ise hala suyun içinden yukarı doğru salınarak süzülmeye devam ediyordu. Sonunda süre uzadığı için alçı da bozuldu gitti.
  Ablamız beni güzel işletmişti doğrusu
.
                             Bülent Özçağatay 1980-HÜDHF





Okul Anıları

 Preklinikte model çeneler üzerinde tam protez yapmayı öğreniyoruz. Yavuz hoca teorisini anlattıktan sonra nasıl diş dizileceğini gösterdi. O günlerde bir yandan kıkır kıkır gülüp bir yandan da Yavuz hocanın nasıl diş dizdiğini görmeye çalışmamızı gözünüzün önüne getirebilirsiniz.
  Oturdum dişleri dizmeye  başladım. Ama ne mümkün. Örneğin alt kaninin yanına premoları koyuyorum üst dişlerle cusp-fossa ilişkisi olmuyor.
İlişkiyi sağlıyorum kanin ark dışına kayıyor. Kanini arka yerleştiriyorum tekrar premolar ilişkileri bozuluyor. Ön diş arka diş derken saatler sonra, ortaya eğri büğrü ortodontik problemli bir diş dizimi çıktı. Neden böyle olduğunu bir türlü  anlayamamıştım. Ne güzel pırıl pırıl fabrikasyon takım diş işte, güzelce dizilmesi gerekmez miydi? Hepsi doğru anatomik şekillerinde değil miydi?
   Meğer yavuz hoca dişleri  dizerken gerektiğinde kontaklarından filan aşındırırmış.
Tabii ben o günlerdeki  haylazlığımın içinde neye dikkat etmek gerektiğini bilemediğimden bu ayrıntıyı doğrusu görmemiştim.
 
 Dizdiğim dişlere Yavuz hoca çok gülmüştü…
                                Bülent Özçağatay 1980-HÜDHF









O
kul Anıları

  
Protez kliniğinden çıktıktan sonraki alandan laboratuar koridoruna döndüğümüz köşeye ölüm kavşağı derdik o yıllarda. Bi gün yine hastalarımdan birine tam protez yapıyorum. Dişli provasını aşamasında kendi kontrollerimi yaptıktan sonra hocalarımızdan birine gösterdim. Bazı yerlerini beğenmediği için düzeltmemi istedi hocamız. Hastayı koltuktan kaldırmadım ve koşarak laboratuvara gittim. Elimden geldiği hızla düzeltmeleri yaptı , hastayı ve hocamı daha fazla bekletmeyeyim diye düşündüğümden koşarak laboratuvardan çıktım. Baraj doldurma ve çalışmaları yetiştirme telaşlarımızı hatırlarsını . İnsan o telaşların içinde adeta kendini kaybederdi öyle  değil mi? Neyse, ben de o telaşla koşarak kliniğe yetişeyim derken beklenen sahne gerçekleşti ve benzer bir telaş içinde laboratuvara koşan bir arkadaşımızla ölüm kavşağında çarpıştım. Modeller yerlere uçtu gitti. Dişler ise mısır tanesi gibi etrafa savruldu. Çalışmayı yeniden yapmıştım doğal olarak.  
  O günden sonra hangi telaş içinde olursam olayım ölüm kavşağını, yavaşça ve dış  kulvardan döndüm hep.     
                                Bülent Özçağatay 1980-HÜDHF










Başımdan Geçti

  Mesleğin ilk yıllarında 65-70 yaşlarındaki bir hastama  
tam protez yapıyordum. Hastamız biraz ters  ve ciddi bir yapıda olduğu için kendisine hoş geldin Basri Bey amca, geçmiş  olsun Basri Bey amca, güle güle Basri Bey amca filan diyerek şirinlik yapmaya çalışıyordum. Gelgelelim Basri bey amcayı az da olsa gülümsetemediğim gibi, bana da merhaba Memetcim, sagol Memetcim, iyi günler Memetcim deyip  duruyordu. Aksi ve ciddi yapısından çekindiğim için Basri Bey amcamıza benim adım Mehmet değil  Bülent demeye çekiniyordum. Kendi kendime de neyse canım yaşına hürmet bir şey demeyeyim bu da böyle olsun filan diye geçiştirmeye çalışıyordum. Son randevuda  protezi başarılı bir şekilde takıp ödemeyi aldıktan sonra protezinizi güle güle kullanın Basri Bey amca dedim . Basri Bey amca da bana sağol Memetcim dedi yine. Gençlik  işte kendimi tutamayıp, ya Basri Bey amca bana Memetcim Memetcim deyip duruyorsun ama benim adım Mehmet değil ki Bülent dedim. Basri Bey amcamız  ilk kez  belli  belirsiz gülümseyerek, iyi de benim adım da Basri değil dedi.
  Anlaşıldı ki  Sabri
Bey amcamız  aslında o kadar da aksi  ve  ters değilmiş  meğer. Ben ismini Sabri yerine Basri dedikçe hafiften küsermiş. Ben hemen özürler dileyip  gönlünü almaya uğraştım. Tabii ki sonunda barıştık ve yüzü gülerek çıktı muayenehaneden Sabri Bey amcamız.   
                                                Bülent Özçağatay 1980-HÜDHF











  


O
kul Anıları

 Bir gün
Oral Cerrahi dersine girmeyip laboratuarda çalışmaya karar vermiştim. Daha beş dakika geçmeden bir arkadaşım nefes  nefese lab.a girdi ve nerdesin sınav  var herkes seni bekliyor dedi. Tabii  ben her zamanki gırgırlardan biridir diyerek aldırış etmedim. Arkadaşım beni çekiştirerek sınıfa götürmeye  çalışınca işin ciddiyetini kavradım. Koşarak sınıfa gittim hemen. Gerçekten  sınav başlamak üzereydi. Hocamızdan biraz azar işiterek  yerimi aldım. Gençlik işte, nasıl  olduysa sınavı unutmuşum. Neyse, artık o halimle çaresiz sınavı tamamladım. Daha sonra notlar açıklandığında ne göreyim. En yüksek notlardan birini almışım. Hiç hazırlanmadığım bu sınavdan yüksek not almam doğrusu dikkat çekmişti. Hocamız Öğün Hanımın manidar bakışlarını hala hatırlarım .                               
      Bülent Özçağatay  1980-HÜDHF







Başımdan Geçti

  Mesleği
min ilk yıllarındaydı. Muayenehaneye  gelen bir hastamda üst çenede bir yanda  4,5,6 nolu dişler eksikti. Diğer  yanda ise kaninden sonra dişsiz  sonlanma vardı. Üst çeneye modern protez yapmak  gerekecek dedim. Hastam olur  dedi. 10-15 gün içinde protezi  tamamladım ve ağıza taktım. Çalışmayı çok başarılı yaptığımı  düşündüğüm için de takdir ve  teşekkürleri kabul etmek için  beklemeye başladım. Fakat hastam, bu kancalar nedir, neden sabit bir protez değil diye çok tepki gösterdi. Tartışmaların sonunda anlaşıldı ki  ben hastanın dişsiz sonlanan bir çeneye köprü yapılamayacağını ( tabii o yıllarda ) bildiğini varsaymışım. Hastamız da dişlerine sabit protez  yapılacak diye düşünüyormuş. Zor da olsa durumu tekrar açıklamaya çalıştım. Sonunda hastamız durumu anladı ve kabüllendi.
  
O  günden sonra hastalarım hakkında her hangi bir konuyu  
‘’  nasıl olsa biliyorlardır ‘’  diye  varsaymayı bıraktım ve her şeyi açıklama yoluna gittim. Başıma gelenler çok iyi bir ders olmuştu.

                                                                Bülent Özçağatay  1980-HÜDHF













Okul Anıları

  Stajlara başladığımız yıldı. Cerrahi stajının ilk gününde elime bir dosya tutuşturdular. Heyecanla gidip hastayı çağırdım. Şans işte, 5 yaşında bir kız çocuğu çıkmaz mı karşıma. Henüz ne  yapacağımı bilmediğimden Ferda Hocamıza durumu anlattım. Dur anesteziyi ben yapayım dişi sen çekersin dedi. Diş uyuştuktan sonra sağ  alt çeneden çekim yapmak üzere pozisyonumu aldım. Sol elimin baş parmağı dişlerin arasından içeride olacak şekilde çocuğun çenesini kavradım. O sırada bir çocuğun Dişhekimine ne gibi  zorluklar çıkarabileceği konusunda henüz  bir fikrim olmadığı için rahat davranıyordum. Fakat bu küçük kız çocuğu daha ilk tecrübemde bana Dişhekimliği yaparken çok dikkatli olmam gerektiğini öğretiverdi hemen.
  Parmağımı öyle bir ısırdı kı az kalsın kopuyordu. Çok uğraştıysam da çocuk ağzını açmadı. Parmağımımı ısırmaya devam etti. Durumu farkeden Ferda hoca çocuğun burnunu kapatarak parmağımı kurtarmıştı .

              Bülent Özçağatay  1980-HÜDHF








       Başımdan Geçti

 Bir gün muayenehanede bir hastamın  dişlerine porselen kaplamalar yapıyordum. Son randevuda hastam geldi ve bitmiş olan kaplamaları yapıştırmak için hazırlandım. Hastamın geçici kaplamalarını çıkardım ve  son kontrolleri birer birer yapmaya başladım. Her şey yolunda görünüyor olduğu için ve çalışma biteceği için seviniyordum. Tam o sırada ne olduysa oldu ve porselen kaplamalardan biri elimden düşüverdi ve bir tarafa yuvarlandı gitti. Önce biraz arandım. Bulamayınca her  yeri aramaya başladım. Epeyce aradıktan sonra bulamayacağımı anladım. Hastamın diğer porselenleri yapıştırdıktan sonra özürler dileyerek kaybolan dişin geçici kaplamasını yeniden yapıştırdım. Hastama yeni bir randevu yazdım. Nasıl olsa randevu gününe kadar  porselen kaplamayı arar bulurum diye düşünerek hastamı gönderdim.
 
Bütün hafta muyenehanenin altını üstüne getirmeme rağmen kaplamayı bulamadım. Randevu günü durumu hastama açıkladım. Anlayışla karşıladı ve daha sonra yeni bir porselen kaplama yaptık.
 Bulmaya çalışırken  bahar  temizliği de  yapmış gibi olmuştuk
. O gündür bu gündür o kaplamanın nereye kaybolduğunu hala anlayamamışımdır.                                                                             
                                                                Bülent Özçağatay  1980-HÜDHF














Okul Anıları

 Protez stajında bir hastama protez yapıyordum.
Hasta ilk randevuda, gayet  ciddi bir havada, bana güzel bir protez yaparsan seni çok memnun edeceğim dedi. Daha sonraki randevularda seni memnun edeceğim demeyi sürdürdü. O günlerde başarılı bir protez yapabilmenin dışında bir şey düşünmüyordum ama bir  yandan da hasta seni çok memnun edeceğim dedikçe acaba ne yapacak diye içimden merak ediyordum. Sonunda protez bitti. İyi bir not alarak protezi teslim ettikten sonra hastama geçmiş olsun dedim.
 Hastam memnun bir şekilde teşekkür ederek şu sizin dedi ve bir paket bıraktı. Ben de teşekkür  edip aldım. Hastam gittikten sonra heyecanla  ve merakla pakete açtım.
 Paketin içinden bir diş fırçası ile bir  diş macunu çıkmıştı.
              Bülent Özçağatay  1980-HÜDHF




















   Başımdan Geçti
 Mesleğimin ilk  yıllarıydı. Bir gün orta yaşlı bir bey  geldi muayenehaneye. Elinde alış-veriş torbaları vardı. İki torbayı bir kenara koydu. Torbalardan makarna, ayçiçeği yağı vb. görünüyordu. Dişlerinde problemler olduğu ve tedavi ettirmek istediğini söyledi. Muayene ederek değerlendirmemi yaptım. Diş çekilecek ,sonra da tedaviler  ve protez yapılacaktı. Ücretini söyledim. Hasta kabul etti. Sonra şöyle söyledi. Doktor bey, çekilecek dişi şimdi çekebilir misiniz
, yalnız üzerimde hiç para yok ama ikinci randevuda tedavi tutarının yarısını getirebilirim. Düzgün görünüşlü biri olduğu için olur dedim. Anesteziyi yaptım. Uyuşmayı beklerken hasta doktor bey sizden bir ricam olacak dedi. Nedir dedim.  Az önce bakladan alış-veriş yaptım. Yalnız üzerimde para olmadığı için borç yazdırdım. Bakkala da biraz mahcup oldum bu yüzden. Acaba sizden biraz para alsam ve bakkala borcumu ödesem. İkinci randevuda tedavi ücreti ile birlikte size geri veririm dedi. Gençlik işte. Aklıma bir şey gelmedi. Sayfasına alacak olarak yazdım ve istediği parayı verdim. Teşekkür ederek hemen gitti ve birazdan geri geldi. Kendisini mahcubiyetten kurtardığımı söyleyerek  teşekkür üstüne teşekkür etti. Birkaç dakika sonra kontrolümü yaptım ve dişi çektim. Randevusunu  yazarak hastamı uğurladım.
  Tahmin ettiğiniz gibi ikinci randevuya gelmedi hasta. Tecrübesizliğimin sonucunda hem hastanın dişini çekmiş, bir de  cebine iyi bir harçlık koymuştum.
İlk önceleri bu duruma epeyce üzülmüştüm ama hayat böyleydi işte. Dersimi almıştım. Şimdi düşündükçe çok gülüyorum o halime.
                                                            Bülent Özçağatay  1980-HÜDHF






























































 
İçeriğe Geri Dön | Ana Menüye Geri Dön