www.bulentozcagatay.com

İçeriğe git

Ana Menü

Şiirler 2

Şiirler



Bir Düş

Bir düş kuruyorum sizin için.
Kocaman bir dünya var bu düşte, bir de siz.
Her şeyin en güzel renklerinde olduğu bu düşün,
Tam içinde olacaksınız.
Duramayacaksınız bu düşün, kenarında kıyısında.
Bir adım atsanız tutuşacaksınız.

Her şey lekesiz olacak bu düşte.
Gezineceksiniz gün batımlarımda.
Kucaklamaya çalışırken uzak tepelerdeki bulutları,
Bulaşacak üzerinize sarılar, turuncular, kızıllar, morlar.
Görebileceğiniz tek lekeler, bunlar olacak.

Uçsuz bucaksız saracak dört yanınızı,
Arıların bal yapmaktan yorgun düşecekleri çiçek tarlaları.
Uçuşacak oradan oraya kelebekler,
Yüklenip kanatlarına renklerin bütün tonlarını.

Yüreklerdeki pınarlardan taşan serin sularda,
Islanacak her yudumda dudaklarınız,
Gidecek susuzluklarınız.

Her ilmeği el emeği, her ilmeği göz nuru,
Sevgi hırkaları giyeceksiniz.
Geçip gideceksiniz en dondurucu soğuklardan.
Durup dinleneceksiniz en güzel baharların çiçekli yamaçlarında.

Hangi pencereyi açsanız,
Ayva çiçeklerinin, güllerin, papatyaların, nergislerin, menekşelerin,
Kokularını yüklenmiş, serin ve dupduru bir hava,
Basıverecek odanızı.
Hangi kapıyı açsanız,
Yemyeşil çimenlere atacaksınız adımlarınızı.
Kuzular, atlar, çocuklar, karacalar,
Bir dansı bitirip başka bir dansa başlayacaklar,
Coşkularınızın sevinçlerinizin, bahçelerinde.

En güzel türküler,
Geliverecek uzaklardan yanınıza,
Serçelerin kanatlarında.

Tek bir taş ağırlığında bile düşseniz suya,
Çıkardığınız dalgalar,
Halka halka öyle bir büyüyecekler ki,
Aşacaklar okyanusları.
  
Her ay doğduğunda,
Dokunacak saçlarınıza ayışığı.
Güneş ise kanat çırparak,
Doğmaya hazır olacak omuzlarınızda.
  
Nedendir bilinmez hışımla esse de rüzgarlar,
Üşütmesiz olacaklar.

Yorgun kaldırımlar,
Dinlenecek evlerin gölgelerinde.

Uç uç böcekleri avuçlarınızdan uçmadan,
Dilekler tutacaksınız.
Gerçek olacak dilekleriniz,
Uçar uçmaz uç uç böcekleri.

Derken bir ırmak olacaksınız,
Derin yatağına gömülü.
Dingin ağırbaşlı ve kendinden emin.

Ne zaman yorgun düşseniz koyulduğunuz yollarda,
Uzanacaksınız gecenin koynuna,
Dökülüp yağacaklar yıldızlar başınıza.

Bin yıllık bir çınarın sabrında,
Uzatacaksınız kollarınızı gökyüzünün mavisine.

En zor olanı başaracaksınız,
Bir çocuk gülüşü olacak yüzünüzde.
Çözülüp gidecek bütün düğümler,
Gülüşünüzde.

Yükleyeceksiniz sesinize tüm dünyayı,
Usuldan yankılanarak saracak sesiniz,
Dağları, ovaları, buraları.

Balkonlarında sakız gibi bembeyaz çamaşırlar,
Pencerelerinde bilinmez nasıl işlenmiş perdeler,
Cumbalı evler.
Yürüyeceksiniz aralarındaki sokaklarda,
Her yanı saran fesleğen kokularında.
Dökeceksiniz bütün acılarınız,
Evlerin gölgesindeki kaldırımların dibine.
Akıp gidecekler uzaklara.

Bir de mektup alacaksınız.
Sabahın ilk ışıkları düşerken yüzünüze.
Okuyacaksınız uzak dağlardaki,
Gökyüzü ile yer yüzünün buluşmasını.

Çevireceksiniz yüzünüzü yağan yağmurlara,
Salıncaklar kuracak yağmur damlaları,
Kirpiklerinize.
Bir şarkı karışacak yağmurun sesine
Ve sizin sesinize.
Bulut yumuşaklığında bir el,
Silecek tüm gözyaşlarınızı.

Uzak denizlerin en görünmez ucunda,
Bir o yana bir bu yana sallanıp duran
Kırık bir sandalda,
Belki biraz suskun, belki serçe ötüşü
Umutlarınız.
Gögüs gerecekler fırtınalara,
Aşacaklar, dalgaları denizleri.

Bir tek gününüz bile olmayacak, ertelenmiş.
Küllenmeye yüz tutmuş dingin ateşlerde,
En güzel tadında pişeceksiniz.

Bir çocuğun gözleri gibi olacak,
Dupduru ve tertemiz.
Parmağınızın ucuyla dokunduğunuz,
Bütün bulanık sular.
Dansedecek güneş ışıkları bu sularda.

Sonuna kadar açık olacak pencereleriniz,
Dolacak gün ışığı odanıza.
Sinecek iğde kokuları perdelerinize.

Gülmek yasakmış, düşünmek yasakmış,
Konuşmak yasakmış, ağlamak yasakmış,sevmek yasakmış,
Aldırmayacaksınız hiç bir yasağa.
Tam içinde olacaksınız bütün kavgaların.
Yüreğiniz ellerinizde, elleriniz yüreğinizde.
Ve hep kazanacaksınız.

Duracaksınız uçurumların kıyısında, korkusuzca,
Yükseklerde uçan kartallara bile yukardan bakacaksınız.
Başınız dönecek bulutların beyazlığından,
Gökyüzünün maviliğinden.
Uzansanız tutacaksınız.

Yavaş yavaş kaldıracaksınız bakışlarınızı yerlerden,
Silinip gidecek buğular, gözlerinizden.
Dönecekler uçup giden kuşlar,
Şarkılar söyleyerek, gittikleri yerlerden.

Çalınan kapınızı her açtığınızda,
Güğüm güğüm sevgiler taşım taşım dolacak,
Kaplarınıza.
Boşalttıkça dolacak güğümler.

Kurtulacaksınız tüm yorgunluklarınızdan,
Akasyaların gölgelerindeki,
Çaybahçelerinden.
Hissedeceksiniz,
Özlemlerinize kavuşmanın sıcaklığını,
İnce belli bardaklardaki çaylarda.
Bir esinti alıp getirecek size,
Hanımeli kokularını, nergis kokularını,
Sinecek üzerinize.
Saracak her yanınızı akasya kokuları.

Bir madalya olacak yüreğinizde,
Sevgiden yapılmış.

Aşacak dağları,
Papatyadan beyaz gülüşünüzdeki fısıltılar.

Çoğalacak sesiniz söyleşilerinizde,
Çoğalacak renkleriniz yaptığınız resimlerde.

Şaşırmayacaksınız,
Onca yalnızlığın bir araya gelip, yanyana durmasına,
Kalabalıkları yapmasına.
Çoğalmalardan oluşacak çünkü kalabalıklar,
Yanlızlıklardan değil.

Koparılmış her çiçek, kesilmiş tüm ağaçlar, yıkılmış umutlar,
Ne varsa boynu bükük,
Doğrulacak tüm güçleriyle, doğacaklar yeniden,
Torağın altındaki bir tohum gibi.
Uzanacaklar gökyüzüne, maviliklerin derinliklerine,
Karışıp gidecekler bulutların beyazlıklarına.

Öylesine kahkahalar atacaksınız ki,
İç çekmeler, sessiz hıçkırıklar,
Dönüşecek gülümsemelere.

Dökülecek gözlerinizden ırmaklar gibi,
Özlem duyduğunuz kavuşmaların ışıltıları.
Alıp götürecek bütün avunmaları.

Kırıklıkların, üzüntülerin köpüklü dalgaları,
Çarpacak sevinçlerinize,
Dönüşecek,
Ayışığının oradan oraya dansettiği minik sevimli dalgacıklara.

Yere çakılmış tüm bakışlar,
Dönecek gökyüzüne,
İşleyecek ilmek ilmek bulutları.

Gün batımındaki uzayan gölgeler,
Yitip gidecek avuçlarınızdan taşan ışıltılarda.
Doğacak çünkü avuçlarınızda,
Uzak tepelerin ardında batan güneş.

Pencereler aralanıverdiğinde,
Konuverecek dudaklara gülümsemeler, gülüşler.
Çözüleverecek dudaklara atılmış düğümler.

Çıkacak dışarı herkes,
Topraktan fışkıran bir tohum gibi,
Kendilerini gömdükleri içlerinden.

Yıkılacak,
Sözcüklerin, parmak ucu dokunuşların, kucaklaşmaların
Arasındaki çitler, duvarlar.
Dönüşecek uçurumlar,
Herkesin sırtını yaslayıp denizlerin seyrine daldığı
Çiçekli yamaçlara.

Çıkacaksınız gemi yolculuklarına,
Gömerek eksiklikleri, solgunlukları, bulanıklıkları,
Kendi çukurlarına.
Dönüp geleceksiniz, yüreklerin kıyısındaki,
Dingin ve güvenli limanlara.

Dönüşecek yükseklerden dökülen şelalelere,
Dudakların köşelerindeki ürkek ve çekingen gülümsemeler,
Katılacaklar size.

Sarılmaların yalan sıcaklığında buz kesilen bedenler,
Çıtırdayan bir soba gibi sıcak olan bakışlarınızdaki koylara,
Sığınacaklar, ısınacaklar.

Dağbaşlarının yalnızlıkları, dönüşecek çoğalmalara,
Bütün renklerini kuşanmış,
Bağbozumu şenliklerinin kalabalıklarında.

Kazanacaksınız yitirilmiş dünlerinizi,
Elinizden alınmış bugünlerinizi,
Yaşayacaksınız tüm tadıyla,
Üzerinde, geleceğe yürüyeceğiniz kırmızı halılarda.

Bir otobüs yolculuğunda,
Başınızı dayadığınız pencereyi geçmeye çalışan dalgın bakışlarınız,
Buluşacak birden gökyüzündeki göçmen kuşlarla,
Alıp götürecek sizi gitmek istediğiniz yerlere.

Akşamüstü güzelliklerindeki dalgın yürüyüşleriniz,
Dönüşecek,
Bir masal ülkesindeki gezintilere.

Telaşlar, şaşkınlıklar, çekingenlikler, duraksamalar,
Bırakacaklar yerlerini,
Kayaların karşısında asla yenik düşmeyecek,
Dalgaların kararlılığına.

Ne yana baksanız karışıp gideceksiniz,
Yaşamın tüm yorgunluklarının,
Rengarenk ışıklara, ışıklar arasında gezinen şarkılara,
Neşeli kahkahalara, çığlıklara dönüştüğü
Bir lunapark canlılığına,

Uzun beyaz boynunuza,
Beyaz ve uzun bir şiir yazılacak.

Acıktığınızda oturduğunuz her sofrada,
İştahla banacaksınız ekmeğinizi,
Sevgi dolu tabaklara.
Susadıkça içeceksiniz dostluğu,
Yudum yudum ve kana kana.


 
 
İçeriğe Geri Dön | Ana Menüye Geri Dön