www.bulentozcagatay.com

İçeriğe git

Ana Menü

Çöpçü Çocuk

Denemeler 3

    Sonbahardan kışa geçtiğimiz günlerin birinde işten çıkmış yorgun argın arabaya doğru yürüyorum. Sabahtan beri kapalı kalmış olmaktan kurtulmak ve dışarısı ile bütünleşebilmek düşüncesiyle dalgın dalgın etrafa bakıyorum. İnsanlara, ağaçlara, ışıklara, gelip geçen arabalara ya da bir kaç binada bir kaldırımın kenarına toplanmış çöp torbaları yığınlarına gözlerim takılıyor. Bu çöp torbası yığınları tatsız bir durumdadır hep. Kötü kokarlar. Bazılarından sular sızar. Bazı torbaları kediler yırttığından etrafa saçılır çöpler. Sürekli olarak aynı yerde durduklarından kaldırım taşları giderek renk değiştirmiştir. Çöpler alındıktan sonra büyükçe bir leke kaldırımda öylece durur hep. Yıkandığını da görmedim doğrusu. Sabahın erken saatlerinde süpürülüp temizlenmiş ve güne hazırlanmış caddede uzaktan bakıldığında kendini belli eder ve farkedilir bu siyah, lacivert, mor karışımı lekeler. Yürürken böyle bir lekeye rasgeldiğimizde üzerine basmamaya çalışır ve etrafından dolanırız.

    Hepimiz hızla geçip gitmek isteriz bu çöplerin yanlarından. Ben de öyle yapmayı düşündüm artık yaklaşan kışın soğuğunu hissetmeye başladığım bu akşamda. Hızla geçip gitmek istedim bu çöp torbası yığınlarından birinin yanından. Yarı aydınlık yarı karanlık kaldırımda, bakışlarımı kaçırararak ve bir koku almamaya çalışarak adımlarımı çabuklaştırdım ve ellerim ceplerimde geçip gittim yanından çöp torbası yığınının. Tam uzaklaşıyordum ki o karanlığın içinde gözümün ucuna takılan,
çöp yığına yakın duran ve görüp görmediğimden bile emin olmadığım bir silüet beni yavaşlattı. Sonra da duraklattı. Gördüğüm şeyin ne olduğunu pek bilemediğimden biraz merak eder bir halde, montumun yakasının üzerinden düşünceli düşünceli başımı geriye çevirip ne gördüğümü anlamaya çalıştım. Bir de ne göreyim. Yerde 12-13 yaşlarında bir çocuk vardı. Benim hızla yanından geçip gittiğim, geçerken burnumu kapattığım, üzerine basmamak için etrafından dolandığım, çoğu kez bakmamaya çalıştığım çöp yığınının yanında, yerdeki lekenin üzerine öylece uzanmış bir çocuk. O soğukta, rengi kaybolmuş gitmiş, giyile giyile şekli kaybolmuş kısa kollu tişortüyle kalçası yolda, belinden ve dirseğinden kaldırıma yaslanmış bir haldeydi. Az ötesinde çöplerden topladığı kağıtları koyduğu derme çatma arabası duruyordu. Arabası tıka basa kağıt doluydu. Arabanın demirlerine asılı çuvallar kağıtla, kartonla doluydu. Artık kağıt konabilecek yerin kalmadığı arabanın görünüşüne bakılacak olursa belli ki çok çalışılmış ve bu akşamlık kağıt toplama işi bitmiş havasındaydı. Yavaşca geri dönerek hisettirmeden çocuğa yaklaştım diyeceğim ama zaten çocuk beni pek farkedebilecek gibi değildi.

    Yoldan geçen arabalar nerdeyse ayaklarını ezecek kadar yakın geçiyorlardı ama çocuk hiç aldırış etmiyordu. Sanki evindeki odasında halının üzerindeydi ve alçak bir sehpayı kendine masa yapmıştı. Yaptığı şeye öyle dalmiştı ki ne yoldan geçen arabaların, ne kaldırımdaki insanların, ne yerdeki lekenin farkındaydı. Dalıp gitmişti. Ne yapıyordu acaba dersiniz? Elinde bir kalem, elinin ve dirseğinin altına aldığı bir gazete ekindeki çapraz bulmacayı çözmeye çalışıyordu. Durup bir süre izledim. Çocuk başını kaldırmadan soruları okuyor, bildiklerini karelerin içine yazmaya çalışıyordu. Keşke fotoğraf makinam yanımda olsaydı diye hayıflandım. Biraz daha izledikten sonra çocuğu bulmacasıyla baş başa bıraktım. Aklımda türlü düşünceler yürüyüp gittim. Epey uzaklaştıktan sonra geri dönüp baktım çocuğa. Hala bulmacasını çözmeye çalışıyordu.

 

 
İçeriğe Geri Dön | Ana Menüye Geri Dön