www.bulentozcagatay.com

İçeriğe git

Ana Menü

Bir Öykü

YAVRU KÖPEK


   Tek katlı bahçeli bir evde yaşıyordu yaşlı kadın.
75 yaşlarında ve sağlıklıydı. Kocası öldükten sonra  yalnız kalsa da kendi yağıyla kavrulup  gidiyordu. Yıllar akıp giderken, başka bir şehirdeki büyük oğlu,bir gün kendisini ziyarete gelir. Annesine arkadaşlık edebileceğini düşündüğünden  yanında 1,5 - 2  aylık bir köpek yavrusu getirmiştir. Fakat yaşlı kadın çok korktuğu için kesinlikle istemez köpeği. Eve sokmaz bu  yüzden. Çaresiz evin bahçesinde kalır köpek hep. Dönünceye kadar da büyük oğul ilgilenir köpekle. Yaşlı kadın çok korktuğunu ve istemediğini ısrarla söylemesine rağmen, dönerken de bahçede bırakır gider köpeği. Yaşlı kadın köpekle hiç ilgilenmemiştir ama köpek yaşlı kadını gayet iyi tanımaktadır. Evin sahibesi olduğunun farkındadır. Doğası gereği  göstermek istemektedir kendini. Köpek masumca böyle düşünmektedir ama durum yaşlı kadın tarafında başka türlüdür. Geldiği günden beri istememektedir köpeği ve değil dokunmak, yanına yaklaşmasını bile istemiyordur. Ama daha iki aylık  yavru bir köpek bunu nereden bilecektir.
     
   Büyük oğul gittikten sonra  yavru karabaş köpek ve yaşlı kadın birbirine zıt  bu duygularla başbaşa kalırlar.
Dertli günler başlamıştır yaşlı kadın için. Bahçeye çıkmak çiçeklerle uğraşmak  ya da bakkala gidip gelmek nasıl olacaktır. Daha bahçeye çıkar çıkmaz, yavru köpek tüm masumluğuyla kuyruğunu oynata oynata  yaşlı kadına yaklaşmaya çalışmaktadır. Yaşlı kadın da çaresiz eve kaçmaktadır .

  
Kara kara düşünmeye başlamıştır  yaşlı kadın. Ne yapacaktır.Yemeğini nasıl verecektir köpeğin. Üstelik ne yer,ne içerdi bu hayvan. Oğlu nasıl  besliyordu bakmamıştır  bile. Oof of…çok zor bir durumdur yaşlı kadın için. Sonunda, kendi yemeğimden veririm diye aklından geçirir. Köpeğin yemek kabını bulur. İçine o günkü  yemekten koyar ve biraz da ekmek parçaları ekler. Ama köpeğe nasıl verecektir. Kapıyı aralayıp  eşiğe koysam der ama hemen vazgeçer bu düşünceden. Kapının önüne alışırdı köpek. Pencerenin önüne oturarak köpeği gözlemeye başlar. Hep kapı önünde duracak değildir ya. Nasıl olsa bahçenin bir  yanına giderdi bi ara. Biraz sabrettikten sonra düşündüğü de olur. Köpek bahçenin arka tarafına geçer. Bu fırsatı değerlendiren yaşlı kadın  kapıyı açarak, üç beş adım ötedeki  bahçe  duvarının dibine yemek kabını koyar ve çabucak eve kaçar. Nefes nefese kalmıştır heyecandan. Çektiği sıkıntıyla, bu duruma ve büyük oğluna söylenir durur. Yemek işini çözmüştür ama, bahçedeki işleri nasıl yapacaktır. Aslında büyük oğul ilk günden köpeği veterinere götürmüş,aşılarını yaptırmış,nüfus kağıdını çıkarmış ve tasmasını takmıştır. Köpeğin ne kadar zararsız olduğunu da kaç kez anlatmıştır ama yine de çok korkuyordur köpekten. Bir iki gün hiç  bahçeye çıkmaz  yaşlı kadın. Fırsatını bulduğunda köpeğin yemeğini koyar yalnızca.

   Bir gün köpek bahçe telinin bir yerinden sokağa çıkar.
Birazdan da gözden kaybolur. Bunu fark eden yaşlı kadın köpeğin ne yapacağını merakla beklemeye başlar. Hatta belki gelmez diye de içinden umutlanır. Fırsattan yararlanıp bahçeye çıksam mı diye düşünür ama hemen vazgeçer. Ya köpek geliverirse. Bir iki saat sonra köpek geri döner,aynı yerden bahçeye girer. Boşuna ümitlenmiştir.

    Ertesi gün merakla bekler yaşlı kadın.
Köpek aynı aralıktan sokağa çıkacak mıdır. Çıkarsa ne kadar çıkacaktır. Yokluğundan yararlanıp bakkala gidebilecek midir. Bahçedeki çiçeklere su verebilecek midir. Bir süre sonra köpek gerçekten aralıktan çıkar gider. Oyalanmadan bakkala gider yaşlı kadın ve hemen döner. Köpek dönmeden eve girmiş olmalıdır.
   
    Sonraki günlerde   yaşlı kadın ne kadar köpekten korksa da ve onu istemese de, köpek ne kadar yaşlı kadına sokulmak isteyip yapamasa da, bir yanda yaşlı kadın, bir yanda köpek beraber yaşayıp gider olurlar.
Köpek, yaşlı kadına yaklaşmayı başaramasa da onu ve evi çoktan sahiplenmiştir. Bahçede geçirdiği sürede yoldan geçenleri gözler. Kulaklarını dikip, dikkat kesilir ve zararsız olduklarını düşünürse ses çıkarmadan geçip gitmelerini bekler. Eğer gözü tutmazsa dişlerini  gösterir, belli belirsiz hırlar, bazen havlar. Yaşlı kadın,kısa süre sonra bu yavru köpeğin kendisini ve evi sahiplenmesini fark eder. İçini ısıtır bile bu durum.

    Günler geçerken köpek bir gün bahçe telinin aralığından sokağa çıkar yine ve gözden kaybolur.
Bunu fark eden yaşlı kadın bahçeye çıkar. Eşiğin hemen yanındaki musluğa takılı hortumu alır, çiçekleri sulamaya koyulur. Her zamanki gibi işini hızlıca bitirip köpek dönmeden eve girecektir. Köpekle karşılaşmaya hiç niyeti yoktur çünkü. Ama olaylar  başka türlü gelişir o gün. Her nasılsa biraz oyalanır yaşlı kadın. Sıcaktan mıdır, yoksa dalgınlıktan mıdır, çiçekleri sulamaya devam eder. Hortum elinde, aklı kim bilir nerelerde, sanki hiç köpek yokmuş ve sanki yalnızmış gibi dalıp gider öylece. Bu arada köpek eve geri döner.Telin aralığından bahçeye girer. Bir de ne görsün, evin sahibesi, orada çiçekleri sulamaktadır. Neşeyle kuyruğunu sağlar. Kendini gösterme fırsatıdır onun için bu. Hemen sokulur yaşlı kadına. Dili dışarıda,sevgi ve  dostlukla etrafında hoplamaya başlar. Dalgın dalgın çiçekleri sulamakta olan yaşlı kadın köpeği fark ettiğinde öyle korkar ki az kalsın yere yığılacaktır. O korktuğu an gelmiştir. Köpekle bahçede yan yanadır ve ne yapacağını bilmez halde öylece kalakalmıştır. Köpek ise etrafında neşeyle dolanmaktadır. Can havli ile elindeki hortumu köpeğe çevirir yaşlı kadın. Serin su çarpar çarpmaz geri kaçar köpek. Suyun köpeği uzakta tuttuğunu gören yaşlı kadın bundan yararlanır ve eve kaçar. Köpek ne olduğunu anlayamamıştır. Yaşlı kadının kendisini ıslatmasına ve telaşla eve kaçmaya çalışmasına büyümüş gözleriyle öylece bakakalır. Yaşlı kadın ise zor atmıştır kendini eve. Nefes nefese kalmıştır. Bir yandan kalbini tutarken bir yandan da kendine gelmeye çalışır. Kurtuldum diye çok  sevinir. Hortumu elinden nasıl bıraktığını,musluğu ne zaman kapattığını, eve nasıl girdiğini tam anımsayamıyordur ama olsun kurtulmuştur işte. Birazdan soluğu düzelir ve sakinleşir. Pencereden bahçeye bakar. Köpek silkinerek sulardan kurtulmaya çalışmaktadır. Birden içinde bir sevinç belirir. Köpek sudan hiç hoşlanmamıştır. Demek ki su, köpeği uzakta tutmakta işe yarayabilirdi. Ertesi gün  yemek koyma zamanı geldiğinde, köpeğin bir ara bahçenin arkasına gitmesini fırsat bilen  yaşlı kadın hemen bahçeye çıkar. Çabucak hortumu alıp suyu açar. Bir elinde yemek kabı ,bir elinde hortum yavaş yavaş duvar dibindeki çiçeklerin yanına doğru seğirtir. Köpek,yaşlı kadını ve yemek kabını hemen fark eder ve sevinçle ona doğru  yönelir. Yaşlı kadın ise ikirciklidir. Su işe yarayacak mıdır acaba. Köpek  ise dün olanları çoktan unutmuş yemek kabına ve sahibesine doğru yaklaşmaya başlar. Daha köpek bir iki adım atmıştır ki yaşlı kadını korkular basar. Telaşla hortumu köpeğe çevirir. Bir anda ıslanan köpek geri kaçar. Köpek yine şaşkınlık içindedir. Nereden çıkmıştır bu suyla ıslatılmak. Hiç hoşuna gitmemiştir doğrusu. Yaşlı kadın ise, çok iyi diye içinden geçirir. Su işe yaramıştır. Artık bir silahı vardır. Aslında yaşlı kadın, kendisini seven bu köpek yavrusunun bir zarar vermeyeceğinin farkındadır ama korkuyordur işte. Yaşlı kadın biraz telaş biraz korku ile ama düne göre daha sakin köpeğin yemeğini bırakır. Köpek uzakta, bir yandan silkinip suları üzerinden atmaya çalışırken, bir yandan da yaşlı kadını izler. Yaşlı kadın biraz köpeğe baktıktan sonra hortumu bırakır, suyu kapatır ve eve girer. Köpek hemen yemeğine koşar ve iştahla yemeğe başlar. Yaşlı kadın pencereden, köpeğin yemeğini yemesini seyreder. Evet su çok işe yaramıştı. Her gün bu yöntemi kullanabilirdi artık. İlerleyen günlerde bahçeye her çıkışında hortumu eline alır yaşlı kadın. Köpek ona yaklaşmaya çalıştığında ıslatır köpeği. Islanan köpek kaçar. Günler böyle geçmeye  başlar artık. Yeni bir düzen başlamıştır . Islanmaktan hoşlanmayan köpek, hortumu gördüğünde artık yaşlı kadına yaklaşmaya çalışmaz. Uzaktan izlemeyle yetinir. En iyisi hortumdan uzakta durmaktır.

    Geçip giden günlerde  yaşamın şekli belli olmuştur. Köpek artık  yaklaşmıyordur.  Yaşlı kadın da hortumu pek eline almamaktadır. Köpek sabahları telin aralığından çıkıp gitmekte,
belki sokak sokak dolaşmakta, yemek zamanı geri gelmektedir. Yemeğini yedikten sonra  gölge bir yere kıvrılarak uyuklamakta ve öğlen sıcağını geçirmeye çalışmaktadır. Akşam üzeri ve geceleri hiç sokağa çıkmayan köpek bahçede oyalanmaktadır. Yoldan geçen birini görürse dikkatle süzmekte ve  boyuna posuna bakmadan ciddi ciddi bekçilik yapmaktadır.

   Her ne kadar köpeğin  varlığı ve bekçiliği belli belirsiz  hoşuna gitmeye başlasa da hala korkuları sürmektedir  yaşlı kadının. Bir gün pencereden bakarken,
yine telin aralığından köpeğin sokağa çıktığını görür. O sırada 13-15 yaşlarında üç çocuk köpeği fark etmişler ve  köpeğin kalbini kazanmaya çalışmaktadırlar. Köpek de duyarsız kalmamıştır  çocuklara. Birlikte oynamaya  başlarlar. Durumu gören yaşlı kadın birden düşünmeye başlar. Acaba verse  köpeği alırlar mıydı. Çocukların köpekle oynamalarını biraz izledikten sonra cesaretini toplayıp kapıyı açar ve tel örgülere yaklaşır. Çok sevdiniz galiba köpeği diye çocuklara seslenir. Evet diye yanıtlar çocuklar. Bunun üzerine almak ister miydiniz, isterseniz götürebilirsiniz der. Neredeyse hep bir ağızdan olur, alırız der çocuklar. Bu sırada köpek, çocukların kendisiyle oynamayı bırakıp yaşlı kadınla konuşmalarını izlemektedir. Az sonra konuşma biter. Köpek yeniden çocukların kendisiyle oynamaya başlayacaklarını düşünür. Ama  fark eder ki değişmişlerdir. Çocukların çıkardıkları sesler ve davranışları, oynarmış gibi değildir. Pek dostça da  görünmüyorlardır artık. Yoksa  kendisini yakalamaya mi çalışıyorlardır. Üstün sezgileri durumun pek iyi olmadığını söylemektedir. Şimşek gibi karar verir. Bir hamlede  ellerinden sıyrılır. Bahçeye kaçacak zaman olmadığından, hemen  yakında  park etmiş  olan  bir  arabanın  altına sığınır. Dört tekerleğin tam ortasında yerini alır. Çocuklar çok uğraşırlar köpeği götürebilmek için. Arabanın altına ellerini uzatsalar da köpeğin dişleri onları caydırır. Bu kez taşlarla ve sopalarla dürterek arabanın altından çıkarmaya çalışırlar. İnatla direnir köpek. Taşlar sopalar canını yaksa da bırakmaz yerini. Bir o yana bir bu yana dönerek direnişini sürdürür. Epey  sürer bu uğraşı. Çocuklarda, köpek de kan ter içinde kalmışlardır. Olanları camdan izleyen yaşlı kadın köpeğin haline daha fazla dayanamaz. Bahçeye çıkarak  seslenir. Uğraşmayı bırakın, bakın gitmek istemiyor der çocuklara. Siz de çok yoruldunuz, hem ben vermekten vazgeçtim, hadi evinize gidin diye ekler. Başlangıçta fazla bir şey düşünmeyen ve köpekten kolayca kurtulacağını sanan yaşlı kadın olanlara şaşırmıştır. Çektiği tüm eziyetlere karşılık köpek gitmek istememiş ve teslim olmamıştır çocuklara. Bir süre arabanın altındaki köpeğe bakar ve sonra eve girer yaşlı kadın.

  Köpek,
çocukların kendisiyle uğraşmayı bırakıp gidişlerini izler. Hemen çıkmaz arabanın altından. Bir süre öylece durur. Emin oluncaya kadar bekler. Sonra hızlıca bahçeye girer. Güvendedir artık. Hemen bahçenin bir yerine uzanır ve toparlanmaya çalışır. Taşlar, sopalar çok canını yakmıştır.  Yaşlı kadın köpeğin direnişi karşısında neredeyse ağlamaklı olmuştur. Hiç hoşlanmadığı, yanına bile yaklaştırmadığı hatta ıslattığı köpek, kendisini bırakıp gitmemiştir. Camdan bakar. Köpek yere uzanmış öylece durmaktadır. İçi sevgiyle dolar yaşlı kadının ve hemen köpeğin yemeğini hazırlamaya koyulur. Sonra bahçeye çıkarak yerine bırakır yemek kabını ve eve döner. Uzandığı yerden bakaduran köpek yaşlı kadın içeri girer girmez kabın yanına koşar. Nasıl da acıkmıştır. Silip süpürür yemeğini. Sonra da tetikte uyur biraz. Akşam üzeri ağrıları biraz geçmiştir.  Dinlenip canlanmıştır. Yaşasın, normale dönmüştür yaşam. Daha sonra nöbetçilik yaptığı yerini alır köpek. Gelip geçeni gözlemeye başlar.Yaşlı kadın sevgiyle bakar köpeğin hallerine. Nasıl da gitmek istememiştir .

    Sonraki günlerde yaşam eskisi gibi sürmeye başlar.
Giderek alışmaya başlamışlardır birbirlerine. Ama köpek bu işte. Hortum ve su caydırıcı olsa da içgüdüleri sahibesine sokulmayı emretmektedir. Günler geçip giderken sanki  gizli bir eylemi sessizce uygulamaya koyar köpek. Yaşlı kadının hortuma davranmasına neden olacak belirgin bir şey yapmaz. Onun yerine 1-2 cm.lik belli belirsiz yaklaşmalar yapar. Bazen sezdirmemek için yaklaştığı yeri günlerce korur. Hatta bazen geri çekilir. Köpeğin sakinliği ve zararsız duruşu tedirgin etmez bu yüzden yaşlı kadını. İlgilenmez  bile ara sıra yaklaşmasına. Haftalar sonra iki ileri, bir geri gittikçe yaklaşır eşiğe köpek. Yaşlı kadın bazen bunu fark etse de aldırış etmez. Köpek sakince duruyordur öyle. Bir gün bahçeye çıkmak için kapıyı açtığında ne görsün. Kapı önündeki eni boyu 1 metre olan ve 5-10 cm yüksekliğindeki  eşiğe uzanmıştır köpek. Çok korkar yaşlı kadın ve daha hortuma uzanırken bir hamlede eşikten uzaklaşır köpek. Elinde hortum bir süre izler köpeği yaşlı kadın. Çok kızmıştır. O kadar da değildir artık. Köpek de durumu anlamıştır. Eşiğe çıkılmayacaktır. Köpek bir süre bu yeni sınırda yaşamını sürdürür. Eşiğe çıkılmadığı sürece fazla korkuya kapılmaz yaşlı kadın.
 
   Haftalar sonra bir gelişme daha olur.
Yaşlı kadın bir gün pencereden bahçeye baktığında  ne görsün. Köpek başını eşiğe yaslamış,vücudu aşağıda uyumaktadır. Dur şunu kovalayayım diye düşünür hemen. Ama sadece düşünür,eli gitmez yapmaya.  Kıyamaz uyandırmaya nedense. Hala korksa da kendisine hiç zarar vermemiş olan köpeği bırakır uyumaya. Sonraki günlerde bundan  fazlasını yapmaz köpek. Yapmaya da çalışmaz. Bu bana yeter der gibidir. Öyle ya, nereden nereye gelmiştir.

   Köpeğin neredeyse 5 aylık olduğu günlerde,
yine başka bir şehirde yaşayan ortanca oğul ve torunu gelir ziyaret için. Köpek önce  kuşku ve merakla izler bu yeni gelenleri. Bakar ki sahibesi ile sarmaş dolaştırlar ve rahatlar. Zaten daha eve girmeden kendisine dokunan ve okşayan baba oğulu o da sevmiştir hemen. Büyük oğul gittiğinden beri ilk kez birileri ona sarılıp okşamıştır. Neşeli günler başlamıştır köpek için. Çok sıcaktır yeni gelenler çünkü. Ne zaman bahçeye çıksalar ona seslenirler, her fırsatta dokunup sarılırlar, konuşurlar, oyun oynarlar. Bazen kucaklarına  alırlar köpeği. Hiç itiraz etmez. Uyukladığı bile olur kucaklarında. Ne güzeldir bunlar köpek için.Yaşlı kadın olanlara çok kızsa da, terslense de  ortanca oğlu ve torun haşır neşir olurlar köpekle. Daha birkaç gün sonra rahatça çıkar olmuştur eşiğe köpek. Ama  kapıdan içeri uzanmaya kalkışmaz  hiç. Onun için sırlarla dolu olan evin içine merakla bakarak, görmeye çalışır yalnızca. Köpek de yaşlı kadın da zamanla alışırlar eşiğe.

    Bir öğle üzeri bir sahne yaşanır eşikte.
Herkesin içerde olduğu o sırada her nasılsa açık kalmıştır kapı. Köpek de  yemeğini yedikten sonra eşiğe uzanmış uyuyordur. Kapının çerçevesini sınır olarak düşündüğünden olsa gerek başı kapı çerçevesinden içerde, vücudu dışarıda  uyumaktadır. Tıpkı  başını eşiğe yaslayıp uyuması gibi. Bu yine evin içine kabul edilmek anlamındadır köpek için. Yaşlı kadın durumu  görünce  çok kızar  ama fazla da ses çıkarmaz. Ortanca oğlu ve torunun hatırına tepki vermez. Sonraki günlerde başka bir şey olmaz, neşeli günler sürer gider. Köpek sabahları telin aralığından yine gezmeye gider, öğle vakti döner, yemekten sonra uyuklar. Güneş arkaya geçip bahçe serinlediğinde, oynamalar, yemeler, içmeler, konuşmalar, sarılmalar,okşamalar, kucakta uyumalar. Çok güzeldir bu yeni düzen, köpek için. Hala korksa da, yaşlı kadın da giderek  alışır bu duruma.

   Bir gün hiç kimse görmez köpeği, sabahtan akşama kadar. Çok meraklanır herkes. Köpeğin her zamanki gibi gezmeye gittiğini ve nasılsa döneceğini düşünseler de yoktur ortalıkta. Gece olduğunda köpek hala  gelmemiştir. Beklerler geç vakte kadar. Hatta  mahalleye çıkıp sokak sokak ararlar bile. Yoktur ama köpek. Çaresiz eve girerler. Endişe ve üzüntüden yorgun düşmüştür herkes. Yapacak bir şey de yoktur. Vakit çok geç olduğundan, belki gece gelir umuduyla da  huzursuz uyumaya  çalışırlar. Sabah olduğunda köpek hala yoktur. Çok bozulmuştur moraller. Saatler ilerledikçe, kaçırıldığını düşünmeye başlarlar yavaş yavaş. Yemek kabını hazırlayıp yerine koyarlarsa da ,  yemek  zamanı da gelmez köpek.


    Akşam üzeri  evin yan tarafından  gelen bir koku fark eder ortanca oğul. Önceleri pek ilgilenmese de duyar ara ara kokuyu. Allah Allah,nedir ki  acaba  bu böyle . Belli belirsiz olsa da  fena kokuyordur. Gözler yollarda köpeği beklerlerken tek tük büyük kara sinekler takılır ortanca oğlun gözüne.
Sinek işte,her yerde olur düşüncesi ile pek   ilgilenmezken, güneş batmaya doğru yine tek tük de olsa giderek daha sık kara sinekler görmeye başlar. Koku ve sinekler birden içini karartır ortanca oğlun. Bu sinekler sokaklarda ölmüş kedi,kuş..vb hayvan ölülerinin üzerinde uçuşan sineklerden değil midir. Yoksa koku kendi bahçelerinden mi geliyordur. Yoksa….

     Bahçenin yan tarafına geçerek etrafa bakınmaya başlar ortanca oğul. Bir şey göremez ama almaktadır kokuyu artık.  Evin yan duvarına yaslı, tahtadan yapılmış eski bir eşya kulübesi vardır. Etrafında dolanır. Sanki koku kulübeden gelmektedir. Aralık duran kapıdan içeri bakar. Eski eşyalarla ve ıvır zıvır ile dolu olan kulübenin içinde, gezdirir gözlerini. Ağır koku iyice duyulmaktadır. Burnunu kapatarak  aranır ortanca oğul. Kısa sürede fark eder ki birkaç eşyanın arkasındaki kolayca ulaşılamayacak bir köşeye kıvrılmış yatıyordur köpek. Şişmiş ve dili dışarıdadır. Tanınmaz haldedir. Kendini  hasta ve zayıf hissettiğinden olsa gerek,
kimsenin ulaşamayacağı ve zarar veremeyeceği bu köşede, kendine gelebileceğini ve toparlanabileceğini düşünmüş gibidir. Sığınmıştır sanki bu köşeye. Sağlıklı olsa neden  girsin ki bu köşeye. Dişleri ile korumaz mıdır kendini. Bir kaç saniye gözlerini kapatır ortanca oğul. Çok kötü bir andır. Eve döner ve  bulaşık eldivenlerini alır. Kulübeye girerek kimseye göstermeden köpeği bir torbaya koyar ve arabanın bagajına yerleştirir. Durumu herkese çabukça anlatır sonra. Fazla oyalanmadan arabaya  biner ve sürer. İlçe dışındaki mezarlığa bitişik bir yerde bir çukur açar ve  gömer köpeği.

   Eve döndüğünde hava kararmıştır artık.
Moraller çok  bozuktur. Üzgündür herkes. Karabaş köpekleri yoktur artık. Gözlerinde yaşlar,sessizce otururlar öylece. Yapayalnız kalmış gibidirler. Evin neşesi, dostu, arkadaşı, nöbetçisi yitip gitmiştir. Yatmadan önce konuşmaya çalışırlar aralarında. Nasıl böyle bir şey olabileceğini tahmin etmeye çalışırlar. Biri mi zehirlemiştir acaba . Vakit giderek  ilerler. Yorgunluktan ve üzüntüden uyku bastırır herkesi. Ortanca oğlu ve torun zor olsa da uyurlar birazdan.
     

  
Ama uyku tutmaz yaşlı kadını. Çok  gözyaşı döker. Yavru köpeğin havlaması ise birazdan duyulacak gibidir.
                                                                                             

                                                                                                                             
Bülent Özçağatay
    

     



 
İçeriğe Geri Dön | Ana Menüye Geri Dön